İstanbul’u kurtarmanın yolu Anadolu’dan geçer!
Kahramanmaraş’ta yaşanan depremin ardından gözler İstanbul’a çevrildi. İstanbul için nasıl bir adım atılacağı merak konusu oldu.
“Deprem milli istiklal meselesidir. İstanbul’un sorunu artık İstanbul’da çözülemez. Bu mesele ancak Sivas’ta, Kars’ta, Van’da, Muş’ta, İç Anadolu’da çözülebilir. İstanbul’un omuzlarında taşıyabileceğinden daha büyük.” söz konusu.
Tarımı canlandırarak burada emekli olan insanların doğdukları yerlere dönmelerinin teşvik edilmesi gerektiğini vurgulayan Yeşiltaş, şöyle devam etti;
“İstanbul’dan boyun eğmek yerine kendi istekleriyle ayrılsınlar. Yıkılan kerpiç çatıları yeniden yapıp iş yerleri açmalı, tarlalarını sürmeleri için ziraatçılar görevlendirmeli, ona göre fidan ve tohum dağıtmalı ve insanların yaşadığı köye götürmeliyiz. doğdular
Mülkiyet anayasal bir haktır! Tabii ki, bu tapuyu insanlardan alamazsınız. İnsanlara buradan kalkıp Sivas’a gidin, Kars’a gidin kardeşim diyemezsiniz. Burada riskli bölgelerde acilen yıkılması gereken yapılar var. Fay hattı olan bölgeleri acil deprem bölgesi ilan edip, İstanbul trafiğini daha fazla kilitlemeyecek alanlarda bu insanlara sağlam konutlar yapıp vermek zorundayız. Bunu acilen yapmalıyız.
HESAPLANMAYAN KAROLAR
Şehir merkezlerinde 230 bin civarında gayrimenkulün re’sen yıkılmak üzere olduğu söyleniyor. Yıkılması gereken bir rapor var. Her birinde 8 daire ve dükkan ve iş yeri olunca 1.5 milyon deniliyor. Ben sizinle farklı bir tehlikeden konuşacağım. Örneğin fayans!
İstanbul bu kiremit çatı sisteminden bir an önce vazgeçmelidir. Hayal edebilirsiniz? Beşiktaş’ta, Bakırköy’de, Kağıthane’de rastgele biri olası bir sarsıntıda dışarı fırlasa, çıkan taşlara nişan almış olur! Örneklerini deprem bölgesinde çok gördük… Bir tehlike daha var. Özellikle kent merkezlerinde, Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy, Bağcılar gibi nüfusun yoğun olduğu bölgelerde insanoğlu ara duvarları kaldırmış ve zemin katları dükkan olarak inşa etmiştir. Belli bir yaştan sonra 50-60 yıllık bir binanın orta duvarları da taşıyıcıdır. O darbelerle binanın statiğini kırarsınız. Flats diye bilinen bir çok yer artık mağaza! Yerel yönetimler tarafından derhal her binaya deprem karnesi verilmelidir. Çünkü bu binaların üst katlarıyla oynadılar. Örneğin fırıncı, pideci gibi yerlere dönüşerek genişlediler. Bunlar oldukça riskli.
Türkiye’de bir an önce Emlak Bakanlığı kurulmalı. Yerleşim alanlarını tespit edecek. Jeofizikçilerin ve yer altı bilim adamlarının izin verdiği yerde altyapı elinden alınacak ve bunlar mutlaka tarım arazisi olmayacak. Yerel yönetimlerle de koordineli çalışacak. Türkiye’de böyle bir emlak bakanlığı kurulur kurulmaz 10 büyüklüğünde bir deprem de olsa kümes bile yıkılmaz.
İSTANBUL’A ÇİMENTO VE ÇİVİ GİRİŞİ DURMALI
Büyükşehir Belediye Başkanı, “Mahallelerde daha çok bina yıkıldı. Onlar istifa etmediler ben istifa edeyim!” Mimar topu mühendise ve müteahhide atar. Müteahhit inşaat yapıyor. İmar, onu belediye başkanının liderine atar. Çevre Bakanlığı’nın suçu yok! Kolektif bir sorumluluk olmalıdır. Biz sarsıntılarla yıkılmayacak binalar yaptığımızda bunlar devletle konuşulmayacak. Yani gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemeliyiz. Doğamız yenilendiği için sarsıntı olduğunda davul ve zurna çalınmalıdır. Ama tarım alanlarını kapattık. Dere yataklarına evler yaptık. Kalktık, önceden deniz olan yerleri doldurduk. Binalar dere yatakları üzerine yapıldığı için bu yapılar kesinlikle kapatılmalıdır!
Peki, bu yerleşimlerin taşınması projesine ne dersiniz?
Çok geç kalınmış bir konu! Öncelikle İstanbul’a demir ve çimento girişini durdurmalıyız. Artık İstanbul’da çivi çakmamalıyız! Bir kilo beton, 10 santimetre demirin İstanbul’a girişini yasaklamalıyız. İstanbul bu yükü taşıyamaz. Fay kırığı etrafındaki alanlar derhal hareket ettirilmelidir. Bu ulaşım kat yükseltilerek yapılmamalıdır. Gecekondu konutları yapılmamalıdır.
YABANCIYA SATIŞ DURDURULMALI’
Yabancılara satış kesinlikle ve derhal durdurulmalıdır. Yabancıya yer kiralamak, tarım arazisi satmak bu ülkeyi Filistin yapar. Sadık değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yabancılara arazi ve gayrimenkul satışı durdurulmalıdır. Ayrıca burada iş yapmaları, gayrimenkul alıp satmaları da engellenmeli. Çok uluslu şirketler emlak piyasasını gözden geçiriyor ve paylaşıyor. Kendi memleketinde dışlanmış bir kesim ortaya çıkıyor.
İSTANBUL’A DEMEDEN ÖNCE…
Normal şartlarda tüm inşaatlar planlı olarak yapılır. İstanbul’un her yerinde planlanıyor ama uygulamaya geldiğimizde bütün bunlar değişiyor” diyen İstanbul Emlak Müşavirleri Derneği Başkan Yardımcısı Kaya Şirin, rezerv araziler konusunda Kanal İstanbul’u işaret etti:
“Avrupa yakasında Kanal İstanbul civarı. Buradan Çatalca ve Silivri generali olabilir ama orası da bir su havzasıdır. Arnavutköy’ün çevre mahalleleri olabilir, aslında şu an tamamen sahiplenilmiş durumda. Deprem öncesi senaryolarda bu alan lüks rezidans olarak tasarlanmıştı. Devletin müdahalesi ile TOKİ alanı ve yerleşim yeri olabilir. Ancak Avcılar’ı tamamen ortadan kaldırmak, Esenler, Güngören, Bağcılar’ı kaldırıp oraya taşımak gibi bir çözüm yok. En büyüğü İkitelli sanayi bölgesidir. A’dan Z’ye riskli bir bölge ama burada irili ufaklı her türden sektör var. Çatalca’nın arkasına, Çerkezköy’e taşıdınız. Evi oraya taşımak çözüm değil… Bu insanlar nerede çalışacak? İstanbul’a hoş geldin demeden çözebilmek gerekiyor.
YAZLIK KONUTLAR
“Mevcut gecekondular, gelecek yüzyılın çocuklarına bırakacağımız utanç abideleridir. Bunlar güneşimizi, hava koridorlarımızı kesti! Hava koridorları kesildiği için İstanbul artık yağmur ve kar almıyor. Bu gecekondular, Türk toplumunu düşünmeyen, düşünmeden yaşayan, ekmeyen, biçmeyen, üretmeyen bir duruma sokmanın yoludur. Dini inançları yoktur. Onların sağı solu yoktur. Onların siyaseti yok. Bunlar faşizmin en ağır, son yüzü, son pençesidir. Bu pençeler hangi ülkeleri çivilediyse, o ülkeler mesken adı altında refaha ermeyecek.
GAYRİMENKUL ZENGİNLİĞİNİN SONU
Ulusal bağımsızlığımızın tehlikeye girmesini istemiyorsak, Türkiye’de mazlumların zarar görmesini istemiyorsak gayrimenkulü yatırım aracı olmaktan çıkarırız. Üretime yönlendireceğiz. Nasıl? Mesela Ahmet Bey’in apartmanı, dükkânı var, ondan çok az vergi alırsınız. Ahmet Bey’in bir dairesi var, bir dairesi daha var, kiralıyor. Çok vergi alacaksınız. Ahmet Bey bunun sayısını dörde mi çıkardı? Çok daha yüksek vergi! Daire sayısını 6’ya çıkarmak istiyor mu? Aklından bile geçmeyecek. İstanbul Emlakçılar Derneği Başkanı olarak şunu iddia ediyorum: Türkiye’de varlıklı biri varsa mutlaka emlak zenginidir. Para parayı çekmez. Adamın on dairesi var. On yerden kira alıyorsa senede bir gayrimenkul nasıl olmaz? Yani bu bir piramit şeması. Türkiye’de bu mutluluk zinciri kırılmalı.
GAYRİMENKUL SATTIĞI KONUTLARDAN SORUMLU OLMALIDIR
Emlak bakanlığı bünyesinde uygulanacak gayrimenkul danışmanlığı yasası bir an önce çıkarılmalıdır. Emlakçının sattığı, kiraladığı, gittiği her şeyle ilgili bire bir sorumluluğu olmalıdır. Bak, çorap aldığın zaman çılgıncaysa gidip dükkana geri verirsin. Tüketici hakem heyeti ‘Bu çorapları değiştireceksin’ diyor. Bugün İstanbul’da emlakçılık yapan bir kişinin tanımı, Dördüncü Murat döneminden kalma ‘komisyoncu ve veznedar’dır. Utanç verici. Biz İstanbul Gayrimenkul Danışmanları olarak dört yasama döneminde teklifimizi TBMM’ye taşıdık. Hukuk eskiyor, çıkmıyor.”